Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. Dursun Büyüktaş ve Muratpaşa Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, Rusya-Ukrayna savaşının Türk tarımına etkisi konulu ortak bir açıklama yaptı. Ortak açıklama metnini okuyan ZMO Antalya Şube Başkanı Prof. Dr. Dursun Büyüktaş, artan girdi maliyetleri nedeniyle üretmekte zorlanan çiftçinin, ihracatın durması halinde çok daha sıkıntılı günler yaşayacağını belirtti. Buğday ithalatının savaş halindeki ülkelerden gerçekleştirildiğine vurgu yapan Büyüktaş, buğday ve ayçiçeği üretimininin arttırılmasına yönelik adımların atılması gerektiğini söyledi.

IMG_1427

HUBUBAT FİYATLARI YÜKSELECEK

Hububat fiyatlarında yükseliş yaşanacağını belirten Büyüktaş, “Rusya ve Ukrayna 200 milyon ton civarında olan dünya buğday ihracatının %30’unu gerçekleştirmektedir. Bunun yanında, dünya ayçiçeği ihracatının %32’si, mısır ihracatının %19’u, arpa ihracatının %31’i Rusya ve Ukrayna tarafından yapılmaktadır. Toplamda bu iki ülkenin dünya hububat ihracatı 110 milyon tona ulaşmaktadır. Dünya hububat piyasalarının üçte birine yakınını kontrol eden söz konusu iki ülkenin birbirleriyle savaş halinde olmalarının dünya hububat fiyatlarının yükselmesinde etkin rol oynayacağı kesindir. Türkiye, yağlı tohum ithalatını ağırlıklı olarak Ukrayna, hububat ithalatını ise Rusya’dan sağlamaktadır. Türkiye’nin 2021 yılında buğday üretimi 17.5 milyon ton olarak gerçekleşmiş, 10 milyon ton da ithal edilmiştir. İthal edilen 10 milyon ton buğdayın 6.7 milyon tonu Rusya’dan, 1 milyon tonu ise Ukrayna’dan karşılanmıştır. Bir başka deyişle, buğday ithalatının %77’sini birbiriyle savaşan veya kriz halindeki bu iki ülkeden gerçekleştirmekteyiz. Bunun yanı sıra, Türkiye Rusya’dan 2021 yılında 913 bin ton ham yağ, 1.2 milyon ton arpa ve 1.1 milyon ton kepek ithal etmiştir. Türkiye 2021 yılında Rusya’dan en fazla tarım ürünü ithal eden ülke olarak bu ülkeye 4.3 milyar dolar öderken Rusya’ya yaptığı tarım ürünü ihracatı ise 1.5 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir” dedi.

FİYAT ARTIŞI YAŞANACAK

Buğday ithalatında sıkıntı yaşanacağını söyleyen Dursun Büyüktaş, “İki ülke arasında yaşanan kriz sonrasında buğday ithalatında da ülkemiz açısından sorunlar yaşanacağı, “Paramız var ki satın alabiliyoruz” yaklaşımının da önümüzdeki günlerde sadece lafta kalacağı bu günden görülmektedir. Savaş durumunda olan ülkelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak için ihracata sınırlama getirebileceği, Karadeniz’de deniz taşımacılığı riskli olacağından gemilerin Karadeniz’e girmek istememesi gibi nedenlerle tedarikte sıkıntı yaşanacağından önümüzdeki dönemde buğday fiyatlarında daha da artış olabileceğini söylemek için kahin olmaya gerek yoktur. Amerika, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde karşılanabilecek ithal ürünlerin de navlun fiyatlarındaki artıştan dolayı daha pahalıya geleceğini bunun da iç piyasada dar gelirli vatandaşlarımızın un, ekmek ve makarna gibi temel gıda maddelerine artış olarak yansıyacağı kesindir” diye konuştu.

IMG_1433

YAŞ SEBZE MEYVE SEKTÖRÜ DE ETKİLENECEK

Yaş sebze meyve ihracatatında da sıkıntılar yaşanacağının altını çizen Büyüktaş, “Öte yandan hububatta yaşanacak ithalat sıkıntılarının yanında, yaş sebze ve meyve ihracatında da önümüzdeki dönemlerde sıkıntılar yaşanacaktır. Türkiye ile Rusya arasında 2015 yılında yaşanan uçak düşürme krizi öncesinde herhangi bir kota uygulaması yokken 340 bin ton domates ihraç ettiğimiz Rusya, söz konusu krizden sonra Türkiye’den domates ithalatını  önce sıfırlamış, daha sonra kota getirmiş ve kotalar zamanla artırılarak en son 2021 yılında 300 bin tona kadar yükseltilmişti. Söz konusu krizin etkileri hala devam ederken, yaşanan savaş sonrası Rusya’nın tekrar böyle bir kotayı yeniden getirmesi durumunda özellikle Antalya domates üreticileri açısından fiyat düşüşlerinin olması kaçınılmazdır. Rusya ve Ukrayna’ya ihraç ettiğimiz diğer önemli ürünler arasında narenciye, taze kaysı, yaş üzüm, kiraz, çilek, ayva ve armut önemli yer tutmaktadır. İhraç edilen narenciyenin % 46’sı Rusya’ya, % 12’si Ukrayna’ya, taze kaysının % 50’si Rusya’ya, yaş üzümün % 55’i Rusya’ya, % 17’si Ukrayna’ya, kirazın % 32’si, çileğin %42’si ayvanın %28’i ve armudun %38’i  Rusya’ya yapılmaktadır. Görüldüğü gibi Rusya ve Ukrayna pazarı ithal ettiğimiz stratejik ürünlerin yanısıra yaş meyve ve sebze sektörümüz  açısından da yaşamsal önemdedir. Dolayısıyla, yaşanan savaş durumundan yaş meyve sektörü de büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenecektir” şeklinde konuştu.

SERALARIN BOŞ KALMA TEHLİKESİ VAR

Üreticinin, üretmekten vazgeçeceğini belirten Büyüktaş, şöyle konuştu: “Antalya’da üretilen sera ürünlerinin % 5-7’si ihraç edilmekle birlikte sebze fiyatlarının oluşmasında çok büyük bir çarpan etkisine sahiptir. İhracatta yaşanan sıkıntıların iç piyasada sebze fiyatlarına nasıl sert düşüşlere neden olduğu geçmişte defalarca yaşanarak görülmüştür. Nitekim Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından Antalya toptancı halinde  domates, patlıcan, kabak, biber, hıyar gibi ürünlerin fiyatlarında %40-50 oranında bir gerileme yaşanmıştır. Fiyatların giderek düşecek olması nedeniyle üretici üretim maliyetlerini bile karşılamakta zorlanacak ve gelecek sezon üretmekten vazgeçecektir. Artan üretim maliyetleri nedeniyle seraların boş kalma tehlikesi varken ihracatın durması bu tabloyu ağırlaştırmıştır. Gübre fiyatlarının 4-5 kat, zirai ilaç ve fide  fiyatlarının 2-3 kat arttığı bu dönemde para kazanamayan üreticilerimizin ucuz girdi kulanımı  için gerekli önlemler alınmalıdır. Yeni pazarlar bulunarak verilecek desteklerle sebze ihracatımızın pazarları genişletilmelidir”.

ÜRETİMİ ARTTIRACAK ADIMLAR ATILMALI

Buğday ve ayçiçeği üretiminin arttırılması için adım atılması gerektiğini belirten Dursun Büyüktaş, “Ülkemizde 2021 yılında yaşanan kuraklıktan ve yüksek girdi fiyatlarından dolayı çiftçiler kuru koşullarda ekim yapmış ve gübre ya hiç atamamış veya çok az gübre kullanılmıştır. Bu nedenle ülkemizin 2022 buğday rekoltesinin 15 milyon ton civarında olacağı tahmin edilmektedir. Bir başka deyişle iç tüketim ve ihracat için gerekli olan 27 milyon ton buğday ihtiyacının 12 milyon tonunun buğday ithalatı ile karşılanması gerekecektir. Son 20 yıldır uygulanan ve sadece günü kurtarmaya yönelik ithalata dayalı tarım politikaları da  yükselen ürün fiyatlarından dolayı iflas etmiş durumdadır. Oysa doğru bir tarımsal üretim planlaması ve çiftçiye verilecek tarımsal desteklerin artırılması ile iç tüketim için ihtiyaç duyulan buğday miktarının kendi öz kaynaklarımızla karşılanabilmesi mümkündür. Son 20 yılda 9.3 milyon hektardan 7 milyon hektara gerileyen buğday ekim alanlarını üretimi destekleyecek tarımsal politikalar uygulayarak artırmak ve ihtiyacımız olan buğday ve diğer tarımsal ürünleri ithal etmek yerine kendi öz kaynaklarımızdan üretmek mümkündür. Bu kapsamda, buğday ve ayçiçeği üretimininin arttırılmasına yönelik adımlar bugünden atılmalıdır” ifadelerini kullandı.

BOŞ TOPRAKLAR TOHUMLA BULUŞMALI

Ekilmekten vazgeçilen alanların tohumla buluşturulması gerektiğini söyleyen Dursun Büyüktaş, “Üreticilerimizin  en azından buğdayın kardeşlenme döneminde kullanılacak azotlu gübre ve  yabancı ot ilaçlarına ulaşılabilir fiyatla  kullanımı için gerekli destekler sağlanmalıdır. Hububat ve ayçiçeği taban fiyatları üretim maliyetlerini karşılamanın ötesinde çiftçilerimizi  gelecek  yıllarda da  üretime tekrar döndürecek seviyede belirlenerek hasat öncesi ilan edilmelidir. İthalata dayalı yanlış tarım politikaları sonucu  ekilmekten vazgeçilen 3.5 milyon hektar tarım toprağımız hububat ve ayçiçeği üretimi için seferber edilmeli ve bu alanlar tohumla buluşturulmalıdır.  Öte yandan savaş durumunda, Rusya ve Ukrayna’ya yaptığımız ihracat miktarında azalma muhtemel olduğu için yeni pazarların bulunması gerekecektir. İktidarın bu yönde adımlar atarak üreticilerin sorunlarının çözümü yönünde çaba göstermesi gerekmektedir. Birçok alanda ticaret yaptığımız bu iki ülke arasındaki gerginlik ve savaşın tırmanması iki ülkeye yarar getirmeyeceği gibi bölge ülkelerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Savaşların uzun vadede kazananının olmadığı tarih boyunca görülmüştür. Türkiye Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Yurtta Barış Cihanda Barış’’ ilkesi çerçevesinde  ülkemizin çıkarlarını ve bölgede barışı koruyacak ve geliştirecek bir politika izlemelidir “ dedi.