Bir insanın karakteri, makam sahibi olduğunda ortaya çıkar.
Çünkü makam; kişinin asaletini veya içindeki çürümüşlüğü ortaya çıkartır. Maalesef; bazı kurumlarda bugün ikinci ihtimalin ete kemiğe bürünmüş halini görüyoruz.
Bazı yöneticiler, birlikte çalıştıkları insanları emir eri zannediyor. Çalışanlarına tepeden bakıyor, onları küçümsemeyi “yöneticilik” zannediyor. Kibir öyle büyük ki, kendisini kurumdan daha büyük görüyor.
Trajikomik olan kısım; bu yöneticiler, etrafındakileri ayağına çağırma hevesinde. Gücünü, makam odasındaki tabeladan alıyor. Bu tabela sayesinde her şeyi kendisine hak görüyor. Otorite gösterisi yapmayı, yöneticilik taslamayı marifet sanıyor.
Makam, insanı büyütmez. Sadece küçük ruhları, büyük kotuklarda daha görünür hale getirir. Hepsi bu.
O koltuğun ağırlığını taşıyamayan yöneticiler, günün sonunda koltuğun altında ezilmeye mahkumdur. Bugün yüksek perdeden konuşurken, kendisini her şeyden ve herkesten üstün görürken, yarın selam verecek bir kişi bile bulamayacaktır.
Çünkü kibir, sahibinin en hızlı yalnızlaştıran hastalıktır.